Yağmurkuşu

Çok susuzdum biliyorum – yüküm Erciyes boyu
Küçük dünyam bana dardı – ağrıyordu yüreğim
Çarşılardan pazarlardan evlerden kaçıyordum
Sokaklardan anılardan gömütlüklerden
Şarkılarda can çekişen o eski sevdalardan
Hicazkardan nihaventten gömütlük kokusundan
Ud çalan kadınlardan tambur sololarından
Yağmalanmış yataklardan satılmış dudaklardan
Bürokrasi çarkından bürokrat suratlılardan
Sığ yüzlü devletlerden çöplük ekonomilerinden
Talan kokan tapulardan kan şeritli sınırlardan
Öpüşmesiz evliliklerden gönüllü tutsaklıklardan
Herkesten her şeyden küf dünyasından
Kaçıyordum kan içinde – albatros kanatlarla
Akarsuyu bataklığa döndüren
Türlü ilişkilerden
Aşk bir eski zamandı
Nasılsa kalmıştı sözlüklerde
Aşk yapılan evler vardı
Satılmaktı aslolan
Nasıl oldu bilmiyorum
Seziyorum körler gibi
Yüzü şafak tüllerinden
Gözleri gecelerdendi
Bir fırtına habercisi
Bir kaçak gemi sanki
Çıkıp geldi karanlıktan
Bir gece birdenbire
Demirledi sularıma
Korsanca sularıma
Yüzü şafak tüllerinden
Gözleri gecelerdendi
Değdi ıslak kanatları
Hırçın kanatlarıma
Ürpertiler getirdi
Gece denizlerinden
Bir serüven sevdalısı
Bir uzakçıl kuştu o
Gagası da ipincecik
Gözleri koskocamandı
Gecelerce kocaman
Acılarca kocaman
İçinde hiçbir zaman
Büyümeyen bir çocuk
Yapma bebek oynamaktan
Besbelli yorulmuştu
Kaldırdım kollarımda
O güzel aklığını
Öptüm dudaklarından
Susuzluğumca
Bakar gibi karanlığa
Şafak bahçelerinden
Baktım gözlerinin gecelerine